(ELEŞTİREL BİR DEĞERLENDİRME)
“Türkiye Barolar Birliği Reklam Yasağı Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” 09.08.2024 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlandı. Ve Türkiye Barolar Birliği’nin son dönemde avukatlığın yapısal sorunlardan olan ‘’reklam’’ sorununa dair muazzam bir kopuş, hukuksal donukluk ve tarih öncesine düşen bir durumda olduğu da görüldü.
TBB, örnek aldığı Mustafa Kemal Atatürk’ü bile kenara attı. Ne diyordu Mustafa Kemal Atatürk? ‘’Millî kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.’’ TBB’nin çağa ayak uydurup muasır medeniyetleri takip etmesi gerekirken, Antik Yunan öncesine düşen bir reklam yönetmeliği üretmesi birçok hukukçuyu şaşırtmıştır.
O kadar ki yeni reklam yasağı düzenlemeleri hem ifade özgürlüğüne ağır aykırılık içermekte hem de avukatların son dönemde yaşadığı sorunları akıp giden hayattan kopuk şekilde avukatlar aleyhine yeniden üretmektedir. Örneğin, yeni düzenlemeye göre avukatlık bürosunda bir avukat için birden fazla tabela kullanılamayacaktır. (TBB Reklam Yönetmeliği, madde 5) Bir avukat bürosu düşünün, iş hanının giriş bölümünde kısa bir tabela, bir de iç kısımda büro girişinde başka bir tabelası olsun, yeni yönetmeliğe göre ‘’iki’’ tabela kullanan bu avukat, baro tarafından disiplin soruşturmasına konu edilecek ve uyarı/kınama cezası alacaktır.
Yine avukatlar iş elde etmek maksadıyla ulaşılması herkes için mümkün olan genel ve soyut içerikli bilgiler paylaşmak suretiyle yayın yapamayacak, yazılı veya görsel paylaşımda bulunamayacaklartır(TBB Reklam Yasağı Yönetmeliği, madde 7) YouTube, TikTok, Instagram, Facebook gibi sosyal medya sahnelerinde genel paylaşım yapan tüm avukatların ifade özgürlüğünü kısıtlayan bu düzenleme de oldukça tartışmalı bir alana işaret etmektedir ve önümüzdeki günlerde baro yönetim kurullarının önünde çok ilginç savunmaların ve kararların çıkmasına sebebiyet verecektir.
Uzay yolculuğu alanında fırlatma aracı ve taşıyıcı roket gibi bir görev yükünü Dünya’nın yüzeyinden uzaya taşımak için kullanılan fırlatma araçları ve roketlerin alabildiğine geliştirildiği(örneğin Elon Musk , SpaceX, Nasa vs. ) 21.yüzyılda, TBB Reklam Yasağı Yönetmeliği’nin çağın bu kadar gerisine düşmesi ise ibretlik bir durum olmuştur.
Mezkur yönetmelik ile genel hukuki bilgi vermek ve hukuk bilincini arttırmak için bir video çekmek yahut bir Yargıtay kararı paylaşmak bile TBB Reklam Yasağı Yönetmeliği’ne aykırı hale getirilebiliyor.
Türk hukukuna göre avukatlıkta reklam yasağına Sherman Antitrust Act ve Goldfarb v. Virginia State Bar gibi boyutlardan bakma imkânı ortadan kaldırılırken, TBB Reklam Yasağı Yönetmeliği ile 100(yüz) sene daha ötelenmek isteniyor gibidir. Türk avukatlık hukuku, çağın gereklerini yakalamak şöyle dursun, çağlar öncesine doğru gerici hukuku, yasakçı zihniyeti, avukat düşmanlığını yeniden üretiyor.
Avukatların tecrübelerini, hizmetlerini belirli bir eşikte de olsa kamuya duyurma özgürlükleri, hiç şüphesiz ki ifade özgürlüğü ile ilişkilendirilmesi zorunlu olan bir insan hakkı olduğu gibi, aynı zamanda da serbest piyasa ekonomisini destekleyen ve sürdürmeyi amaçlayan özel hukuk kişilerine benzer boyutta bir hizmet veren hukuk özneleri olarak avukatların rekabete aykırı davranışları bağlamında düzenlenmeyi de gerektirmektedir. Mesleğin onuruna ve itibarına yaraşır ve hakikî anlamda avukatlığı hak arama özgürlüğünün ve dava vekaletini onurlu kurumsallaşması haline getirecek bir reklam yönetmeliği üretmek varken, mevcut mevzuat avukat aleyhine kısıtlılıklar ile düşman avukatlık hukuku sahnesi yaratmaktadır.
Örneğin, Türkiye’de savcılıkların ve baroların pek umurunda olmayan arzuhalciler/Dilekçe evleri, hasar/değer kaybı danışmanlık şirketleri, yabancı danışmanlık şirketleri, göç danışmanlık şirketleri, vize şirketleri, sosyal güvenlik hukuku adı altında faaliyette bulunan şirketler gibi konularda birçok sektör figürü, Avukatlık Kanunu kapsamında hukuki danışmanlık ve avukat yönlendirme hizmeti sunmaya devam etmektedir. Bu konularda barolar ne yazık ki etkili mücadeleden aciz durumdadır. Sahte avukatlarla dahi mücadele etmede başarılı olamayan baro yönetimleri, barolar birliği ve yönünü kaybetmiş avukatlar güruhu ile karşı karşıyayız.
Esasında avukat yönlendirme hizmetleri bağlamında yaşanan sorunlar sebebiyle, Türkiye’deki mevcut ekonomik şartlar, hukuk fakülteleri sorunu, avukat enflasyonu ve sair temel problemler, reklam ve rekabet bağlamında ciddi etik karmaşayı da beraberinde getirmektedir.
Somut manzara çok ilginçtir. Her adliye kenarına çöreklenen arzuhalciler, sahte avukatlar, iş takipçileri, hasar danışmanlık şirketleri, yabancı danışmanlık şirketleri vs alabildiğine reklam yapabilirken, hatta Avukatlık Kanunu’na tecavüz ederlerken(1136 sayılı kanun md 63/1), savcılıklar takipsizlik kararları(KYOK) ile soruşturmaları noktalamakta, barolar sahte avukatları cezasız bırakmaktadır(avukat olmayana kınama ve işten yasaklama kararı veremiyorlar!). Ancak örnek olsun ‘’iki’’ tabelası olan avukata yahut bir tabelasına avukatlık faaliyeti kapsamında görülmesi umulan ”göç danışmanlığı” kelimesi yazıldığında, baro hemen o avukatın ensesine çullanabilmektedir. Böyle bir vasatta Türkiye’de avukatlara reklam yasağının esnetilmesi ve modern hale getirilmesi beklenirken TBB, yasakçı ve hukuki irtica faaliyetlerine devam etmektedir.
Hasar danışmanlık şirketleri sosyal medyada sınırsız reklam yapmaktadır. Kendisine değer kaybı uzmanı diyen, avukat olmayan, ne idiğü belirsiz insanlar sosyal medyadaki tabelalarında (Tiktok, Instagram, Facebook, YouTube) sınırsız reklam yapmaktadır. Son dönemde yabancılar hukukundaki güncel gelişmeleri rant haline getiren sözde yabancı ve göç danışmanlık şirketleri, sınırsız reklam yapmaktadır. Böyle bir vasatta, işin tam merkezinde olması gereken avukatlara ‘’reklâm yasağı’’ uygulamak, adeta avukat düşmanlığı anlamına da gelmektedir.
Örnek olsun Türkpermit isminde bir şirket kuran emekli polis M.E, şirketine avukat kiralamakta, ”Bu kadar Geri gönderme merkezinden tahliye aldık, şu kadar iptal davası kazandık” diye reklamını yapmaktadır. Ancak ne savcılık ne baro bu figürlerle etkili şekilde uğraşmaktadır. Yani avukat olmayanların avukatlık faaliyetleri yapması cezasız kalırken(KYOK, beraat vs.), avukatların aynı faaliyetleri ‘’reklam yasağı’’ ile engellenmesi tam anlamıyla kalp, beyin ve mide bulandırıcı bir ikiyüzlülük ifade etmektedir.
Yine somut bir örnek olsun, yine burnumuzun dibinde, Bursa’da, avukat olmamasına rağmen, sahte avukatlık yapan, avukat cübbesi giyerek sosyal medyada fotoğraflar paylaşan, Arap Hukuk Bürosu(Mektebul Kanunil Arabi) kurup Türk avukatları iş bazında kiralayan Khaled v. ismindeki Suriyeli şahıs hakkında da yıllardır etkili bir soruşturma yapılmamıştır. Hakkında yapılan şikayetler, KYOK ile noktalanmıştır. Ve şahıs, defalarca deport edilmesine rağmen kaçak yollarla ülkemize girmiş ve ‘’avukatlık’’ faaliyeti sürdürmeye devam etmiştir. Binaenaleyh, hudut namus demek ise, bu durum tam olarak nasıl şerh edilebilir?
Türkiye’deki sahte Suriyeli avukatlar ve denklik almadığı için avukatlık yapamayan ama yeminli tercümanlık vs yaparak örtülü olarak avukatlık faaliyetinde bulunanlar o kadar ilginç bir boyut kazanmıştır ki, sayılar ve figürler artık olayın millî güvenlik sorunu düzeyinde olduğunu ve fakat barolar ile savcılıklar tarafından umursanmadığını, takip dahi edilemediğini göstermektedir. ‘’Yabancı sahte avukatların’’ Türk hukuk piyasasındaki vahim durumu ortadadır. En son haricen öğrendiğimiz bilgilere göre örneğin Bursa’da Hanan S. ismindeki bir sahte Suriyeli kadın avukat, rüşvet suçundan Yenişehir Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu kaldıktan sonra deport edilmiş ve fakat yeniden kaçak yollarla Türkiye’ye girmiş ve yeniden sahte avukatlık yapmaya başlamıştır, halen Bursa Adliyesi’ne yakın bir plazada faaliyetlerine devam etmektedir.
Türkiye Barolar Birliği, avukatlara reklam yasağı uygularken ve hatta yasağın dozunu sertleştirirken; tüm barolar sahte avukatlar, yabancı avukatlar, arzuhalciler, hasar-değer kaybı, göç, vize ve yabancılar danışmanlık şirketleri bağlamında Avukatlık Kanunu’nun ırzına geçilirken derin ve ölümcül bir avukatlık uykusuna yatmaya devam etmektedir.
Elbette ki, avukatlığın kendi iç rekabet etik sorunları da vardır. Örneğin, cezaevlerinde müvekkillerine erotik hizmet sunan sözde kadın avukatlara da rastlanılmaktadır, yine Mülteciler ve Yabancılar Hukuku Komisyonu üyesi olmalarının avantajını kullanarak Geri Gönderme Merkezleri’nde düşük ücretlere dava alan ve müvekkil havuzunu çok farklı stratejilerle geliştiren sözde avukatlar da vardır. Meslektaşlarının arkasından konuşup meslek etiğini ve ettiği yeminini unutan avukatlar da vardır. Filhakika; hukuk sektörünün avukatlık sahnesinin sorunları saymakla bitmemektedir.
İşte böyle bir vasatta, TBB Reklam Yasağı Yönetmeliği, avukatlık hukuku ve ahlâkını ilerletmekten çok Ortaçağ hukuku öncesine çekmiştir. Yasakçı ve felsefî/iktisadî gerçeklerle zıtlaşan kısıtlayıcı düzenlemeler, ifade özgürlüğü başta olmak üzere avukatlar aleyhine geliştirilen tarihsel ve hukukî meşruiyetleri düşük normlar niteliğine büründürülmüştür.
Filhakika, 21.yüzyıl Türkiyesi’nde yeni bir avukatlık hukukuna, etiğine ve reklam düzenine ihtiyaç vardır. 19/3/1969 tarihli 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ömrünü tamamlamıştır. 8-9 Ocak 1971 tarihli IV. Genel Kurulu’nda kabul edilmiş ve 26 Ocak 1971 tarihli TBB Bülteni’nde yayımlanarak yürürlüğe giren Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları da birçok yönden tarihsel ve beyin ölümü yaklaşan bir metin halindedir.
Yaratıcı ve dönüştürücü avukatlık felsefesinden uzaklaşan ve yeni dünyaya ayak uyduramayan dondurulmuş avukatlık felsefesi ile Türk Avukatlık Mevzuatı, pek yakında 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanun seviyesine inecektir.
Summum jus, summa injuria yani hukukun zirvesi haksızlığın zirvesidir diyerek, avukatların yaşayan ‘’hukukun’’ temsil/vekalet/takip sahnesinde belirleyici, etkili ve tekel oluşturucu olduğu günlerin umuduyla… Hepiniz aşkla, ahlakla ve hukukla kalın.
Güler Hukuk Bürosu
Av.Onur Güler / 15.08.2024