TAKSİM SALDIRISINA DAİR (13/11/2022)

Türkiye’de,  1 Ocak 2017 Reina Saldırısı’ndan beri, yani neredeyse 5-6 yıldır PKK/KCK, DHKP-C, DAEŞ gibi silahlı terör örgütlerinin yapmayı planladıkları ses getirici terör eylemleri Türk istihbarat ve emniyet birimleri tarafından engellenmektedir. Ancak 2022 yılına geldiğimizde, bir kırılma noktası yaşanmaktadır. Öyle ki; 20 Nisan 2022 Bursa Saldırısı, 26 Eylül 222 Mersin Saldırısı ve 13 Kasım 2022 Taksim Saldırısı gibi elim terör eylemleri gerçekleştirilmiştir.

1-20/04/2022 Bursa Saldırısı’nın arkasından resmî açıklamaya göre MLKP terör örgütünün silahlı yapılanması FESK hücresi çıkmıştır. Saldırının şekli ve yöneldiği hedef itibarıyla ilginç bir kırılma noktası olduğu şüphesizdir. Bursa Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün bulunduğu emniyet binasına 3-5 km yakınlıkta bir benzin istasyonu önündeki elektrik direğinin dibine tuzaklanan el yapımı patlayıcı(EYP) ile böylesi bir terör saldırısı yapma imkânı, terörle mücadelede önleyici istihbarat bağlamında bazı zafiyetler yaşandığını düşündürdüğü gibi, Türkiye’deki terör saldırılarının dönüşümü açısından da ilginç bir nokta oluşturmuştur.

20/04/2022 Bursa Saldırısı’nı gerçekleştirdiği iddia edilen kişiler ise, ancak Ekim 2022’de yakalanabilmişlerdir. 20 Nisan Bursa Saldırısı,  gerek şekli, gayesi ve zamanlaması gerek de örgütsel bağlantılar yönünden son dönemin en ilginç eylemlerindendir.

2-Yine 26 Eylül 2022 Mersin Saldırısı’nın arkasında da, yapılan açıklamalara göre PKK’nın silahlı kanadı HPG bulunmaktadır. Mersin Saldırısı’nın yapılış şekli de oldukça enteresandır. Öyle ki, iddialara göre Mersin’in Mezitli ilçesindeki Tece Polisevi’ne saldıran teröristler, Suriye sınırını paramotor ile uçmak suretiyle geçerek Türkiye’ye girmişlerdir. Bu durum, Türkiye’nin radar sisteminin hava araçlarını tespit etme kabiliyeti ve istihbarat zafiyeti hususunda tartışmalara sebebiyet vermiştir.

3-13 Kasım 2022 Taksim Saldırısı, son dönemde benzerine rastlanılmayan bir terör saldırısı niteliğindedir. Öyle ki, bu saldırının arkasında da PKK silahlı terör örgütü olduğu açıklanmasına rağmen, bu büyüklükte bir saldırının 2022 gibi terörle mücadele ve istihbarat imkânlarının en güçlü olduğu bir dönemde yapılması, bazı istihbarat zafiyetlerini düşündürmüştür. Son açıklamalara göre saldırıda, 6 kişi vefat etmiş ve 81 kişi yaralanmıştır. Taksim gibi İstanbul’un göbeği sayılan bir yerde, TNT dolu bir çanta ile patlama yapmak suretiyle bir eylem icra etme imkânı da ilginç bir durum oluşturmaktadır.

Saldırıyı gerçekleştirdiği iddia edilen ve yakalanan şüpheli Ahlam Albashır ismindeki (Afrika kökenli Amerikalı yahut Ezidî olma ihtimali de olan!) Suriyeli şahsın kaçak yollarla Türkiye’ye girmesi, TNT gibi toplum güvenliği için tehlike arz eden vahim maddeleri bir yerden başka bir yere nakletmesi, muhafaza etmesi vs yani kanuna aykırı seçimlik hareketleri bu derece rahat icra edebilmesi de, önleyici istihbarat açısından bazı problemlerin olabileceğini düşündürmüştür.

Teröristin PKK/PYD/YPG terör örgütünce istihbarat elemanı olarak yetiştirildiği, Amerika/Afrika bağlantısı olabileceği ve saldırı emrinin Kobani’den geldiği iddiaları da, saldırının karmaşıklığı ve dış istihbarat örgütlerince tasarımlanabileceğini de düşündürmektedir.

Filhakika, önleyici istihbarat ve terörle mücadele bağlamında saldırı hazırlığındaki teröristlerin, PKK/KCK, DHKP-C, DAEŞ gibi silahlı terör örgütlerinin yapmayı planladıkları ses getirici terör eylemlerinin engellendiği uzunca bir süre(5-6 yıl) sonrasında, yeniden vahim ve elim terör saldırıları yapılmaya başlanmıştır. Bu bağlamda, 20 Nisan Bursa Saldırısı, bir kırılma teşkil etmektedir. 26 Eylül Mersin ve 13 Kasım Taksim saldırıları ile de bu terörist ivme devam etmektedir. Hatta denebilir ki, Türkiye’de 2017 yılından beri bu düzeyde saldırıların yapıl(a)madığı görülmektedir.

Taksim Saldırısı’na dair yapılacak soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde de olayın gerçekleşmesinde sorumluluğu olan tüm faillerin cezalandırılacağını umuyoruz.

13 Kasım Taksim Saldırısı, 6 kişinin vefat ettiği ve 81 kişinin yaralandığı doğrudan vahim nitelikte olan bir saldırı olduğu için öncelikle devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma veya anayasayı ihlal(TCK md 302/309), tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi(TCK md 174), nitelikli kasten öldürme (TCK md 82/1-c,h) ve 81 kişiye yönelik ayrı ayrı kasten öldürmeye teşebbüs(TCK md 35) ve iş yerleri zarar gören esnaf yönünden (TCK md 151) gibi çeşitli suçlardan soruşturma ve kovuşturma süreçleri olacaktır. Ayrıca, bu tarz terör saldırılarında faillerin insanlığa karşı suç(TCK md 77/1-a) bağlamında da yargılanması gerektiğini düşünüyoruz. Öyle ki, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenen kasten öldürme suçlarının sadece TCK md 302/309,82 bağlamında değil, TCK md 77 özelinde de ele alınması, faillerin insanlığa karşı suçtan mahkûm edilmesi gerekmektedir. Aksi durumda, birçok PKK/KCK, DHKP-C, DAEŞ yargılamasında görüldüğü gibi cezasızlık sorunu gündeme gelebilmektedir.

Ayrıca yeri gelmişken, Türkiye’de orman yakanlara idam cezası yahut Anayasa’da başörtüsü gibi tuhaf politik tartışmalar yapan siyasi iktidarın, bu tarz terör eylemleri için ölüm cezası yaptırımı belirleme bağlamında en ufak bir hukuksal adım atmamasını da hâlâ(Kasım 2022 itibariyle, yani 20 senedir!) ibretle izliyoruz.

Saldırıda hayatını kaybeden ve yaralanan masum insanların, terörizme kurban edilişi kahredici bir durumdur. Bu terörist saldırılar, insanlığa karşı suç niteliğinde olup, silahlı terör örgütlerine bile faydaları yoktur. Bu terörist saldırıları, en ağır şekilde kınıyoruz.

Umuyoruz ki, istihbarat ve emniyet birimleri tüm terör saldırılarını icra hareketleri daha başlamadan, önleyici idari ve adli tedbirler kullanmak suretiyle engelleyebilsin.

Ortadoğu’da terörist saldırıların önlendiği, saldırı hazırlığındaki teröristlerin eylemlerini yapamadan yakalandığı günlerin umuduyla…

Güler Hukuk Bürosu

Av.Onur Güler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir