UKRAYNA-RUSYA SAVAŞI’NDA YABANCI GÖNÜLLÜ SAVAŞÇILARIN HUKUKÎ DURUMU

a.UKRAYNA-RUSYA ÜZERİNDEN KURUMSALLAŞMIŞ SİYASÎ İKTİDARLARIN İKİYÜZLÜ MEŞRU MÜDAFAA DOKTRİNLERİ Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinde 10. güne girilirken, hukuksal açıdan çok ilginç durumlar da gündeme gelmektedir.

Her şeyden önce, Rusya’nın ”Nazizm’den arındırma” sözde gerekçesiyle egemen ve bağımsız bir devleti, Amerika’nın Afganistan’da ve Irak’ta yaptığı gibi (demokrasi getirme, terörizme karşı savaş vs.) sözde meşru müdafaa doktrini ile işgal etmesi uluslararası hukuk cephesinden muazzam bir ihlale daha işaret etmektedir. Rusya’nın NATO genişlemesini bir tehdit olarak görmesi temel saiki ve tarihsel karmaşık süreçlerin neticesi olarak 24/02/2022 tarihinde Ukrayna’yı resmen işgal etmesi ile birlikte Rusya’ya karşı gündeme getirilen uluslararası kınama ve yaptırımlar da tarihte eşi benzeri görülmemiş bir ikiyüzlülüğün dışavurumu niteliğinde olmuştur. Çünkü, Rus işgalinde Ukrayna’ya karşı askerî yardım ve en dikkat çekici şekilde ”gönüllü savaşçı olma kampanyası”, devletler bazında pek rastlanılmayan bir durum oluşturmuştur. Örneğin Afganistan ve Irak Amerika tarafından işgal edildiğinde, uluslararası hukuk cephesinden ve insanî açıdan en büyük zulümlere imza atanlara karşı gündeme getirilen direniş hareketleri ve gönüllü olarak yardıma giden birçok müslüman ”terörist” ilan edilmişti. Savaşan tarafların Müslüman/Hıristiyan, sarı saçlı/mavi gözlü vs olmasına göre farklılaştırılan bu savaş doktrinleri ibret verici bir adaletsizlik, cezasızlık durumuna da işaret etmektedir. Ukrayna işgalinde, Rusya’nın insancıl hukuku ihlal ettiğini gündeme getirenlerin, aynı hassasiyetlerini Suriye, Irak, Afganistan, Çeçenistan gibi müslüman coğrafyalarındaki hukuk ihlallerine karşı göstermedikleri, hakikatlere ve insanî krizlere kör ve sağır kaldıkları da görülmektedir. Rus oligarkların malvarlıklarını ve Rusya Merkez Bankası’nın rezervlerini donduranların, AB hava sahasını Rus uçaklarına kapatanların ne yazık ki aynı ”mücadele ruhunu” diğer zalimlere karşı sergileme niyetinde olmadıkları görülmektedir. Çünkü vakıada, mazlum/zalim dikotomisi değil, Zalim vs. Zalim mücadelesi bulunmaktadır. Bu sebeple, Ukrayna-Rusya ve müstakbel Ukrayna İç Savaşı’nı bu gözle okumak gerekmektedir.

Bu ilginç gerçeğe rağmen denebilir ki, Ukrayna’nın siyasi birliği, egemenliği ve toprak bütünlüğüne karşı en ağır hukuksal ihlal olan Rusya işgali, uluslararası hukuk cephesinden haksızdır. Birleşmiş Milletler Şartı 2/4 açısından ”kuvvet kullanma yasağı” ortadadır. (Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı, gerek Birleşmiş Milletler’in amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.) Bilindiği gibi, BM Şartı md 2/4 ihlâli, uluslararası hukuk bakımından bir delictum’dur, yani zarar veya zarara yol açan kasıtlı veya ihmalkar bir ihlali içeren bir haksız fiildir. Rusya, Ukrayna’yı işgal ederek BM Şartı md 2/4’ü ihlal etmiştir. Çünkü, devletlerin egemen eşitliği ilkesini yok sayarak Ukrayna’yı işgal etme hakkını kendinde görmüştür. Rusya, devletlerarası uyuşmazlıkları barışçı yollarla çözmek yerine ”savaşı” tercih etmiştir. Yine Rusya’nın Ukrayna işgali, BM Şartı md 51 bağlamında kuvvet kullanma yasağının bir istisnası olarak ”meşru savunma hakkını kullanma” da sayılmamalıdır. Bu konuda, Türkiye’nin 1974’te Kıbrıs’ı ele geçirmesini ve Suriye İç Savaşı’nda İdlib, Azez, Cerablus gibi Suriye topraklarındaki operasyonlarını kıyasen örnek göstermek suretiyle Rus işgalini meşrulaştıran bazı figürler olsa da, bizim görüşümüze göre -Batı dünyası ile Rusya’nın güç dengesini bozacak askeri ittifaklara girmek suretiyle Ukrayna’nın Rusya’yı tahrik etme saiki dahi varsayılsa- Rusya’ya işgal için ”meşru müdafaa” hakkı vermemelidir.

b.GÖNÜLLÜ YABANCI SAVAŞÇILARIN HUKUKÎ DURUMU
Tarih boyunca birçok silahlı çatışmada ve savaşta da tartışıldığı gibi, Ukrayna-Rusya savaşında ve müstakbel Ukrayna İç Savaşı’nda sahneye çıkan ve çıkacak gönüllü veya paralı yabancı savaşçıların hukuksal durumu ilginç bir sahne oluşturmaktadır. Bilindiği gibi, meşru müdafaa amaçlı direniş hareketleri kural olarak cezalandırılmamalıdır. Ukrayna’nın Rus işgaline karşı kendisini savunması ve askerî ittifaklar kurması, meşru müdafaa ekseninde okunabilir. İlginçtir ki, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Ukrayna’ya yardım için 16 bin yabancı gönüllü savaşçının geleceğini ve yabancı gönüllü savaşçıların ülkeye vizesiz giriş yapacağını bildirmiştir. Hatta 5 yıldır Lviv kentinde kafe işlettiği belirtilen Kadir Soylu (47) ismindeki bir Türkün Rusya’ya karşı gönüllü savaşçı olarak Ukrayna’da kalma kararı aldığı hususunda bazı haberler yayınlanmıştır. Ve fakat, ”Türk hükümetinin Ukrayna’ya Türk milis almayın talebi ilettiği” de kamuoyunda dillendirilmiştir.
Ukrayna hukuku açısından yabancıların Ukrayna ordusunda görev alması mümkün olsa da, ayrık örneklerde ve sürecin iç savaş haline gelmesi neticesinde farklı uluslararası aktörlerin ve örgütlerin sahneye çıkması ihtimalinde karmaşık bir durum oluşabilecektir.
Örneğin Türkiye’den Ukrayna’daki savaşa katılacak müstakbel savaşçıların hukukî durumu, uluslararası ilişkiler ve ceza hukuku tartışmalarını da beraberinde getirmektedir. Böyle bir süreçte, her şeyden önce T.C devletinin güvenliğine karşı suç işlemek üzere oluşturulmuş örgütlerin doğrudan/dolaylı olarak desteklenmesi durumunda, ”silahlı terör örgütüne üye olmak”(TCK md 314) başta olmak üzere birçok suçtan soruşturmalar gündeme gelebilir. Şayet tarihin seyri Suriye benzeri bir sahne kurarsa, Ukrayna İç Savaşı’nın cihatçı örgütleri bünyesine katması ile birlikte bambaşka aktörleri izleyebiliriz. Ki bu konuda cılız da olsa bazı ilginç cihatçı retorikler(Örneğin HTŞ etc.) bulunmaktadır. Yine Türkiye tarafından terör örgütü olarak tanınacak müstakbel aşırı sağ örgütlerine katılım durumunda da bu tartışma yapılabilecektir. Yahut Rusya cephesinde savaşa katılacak bazı figürlerin Ukrayna aleyhine faaliyetlerde bulunması da çok enteresan tartışmalar yaratabilecektir. Geçmişin yeniden inşası olan tarihten ibret alarak ve hareketin miktarı olan zamanı düşünerek bu süreci dikkatli bir şekilde takip etmek bir zarurettir.
Bu tarihsel süreçte, birçok suç gündeme ortaya çıkabilir.

-Bir planın icrası suretiyle, milli, etnik, ırki veya dini bir grubun tamamen veya kısmen yokedilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı aşağıdaki fiillerden birinin işlenmesi suçu yani soykırım (TCK md 76)

  • -İnsanlığa karşı suç (TCK md 77)
  • -Devlete karşı savaşa tahrik (TCK md 304)
  • -Temel millî yararlara karşı faaliyette bulunmak için yarar sağlama(TCK md 305)
  • Yabancı devlet aleyhine asker toplama (TCK md 306)
  • -Silâhlı örgüt yöneticiliği, üyeliği etc. (TCK md 314)
  • -Siyasal ve askeri casusluk (TCK md 328)

 

Örneğin, savaşan taraflar, yabancı ve gönüllü savaşçılar, savaş esirleri, casuslar, teröristler, hukuksuz savaşanlar ve sivillerin durumu uluslararası hukuk, silahlı çatışmalar hukuku ve ceza hukuku açısından muazzam bir sahne oluşturacaktır. Uluslararası silahlı çatışmalar hukukuna göre ihlal oluşturan sivil halka saldırı yasağı, savaşanlar ile siviller ayrımı gözetilmesi, çatışmada araç ve yöntem seçmekte sınırlı hakka sahip olma gibi ilkeleri çiğneme durumuna göre Rusya, uluslararası hukuk ve UCM açısından ciddi bir soruşturmaya ve hukuksal krize sebebiyet verebilecektir.

SONUÇ YERİNE
Çok net bir şekilde söyleyebiliriz ki Ukrayna-Rusya Savaşı, Ukrayna veya Rus ordusunda yahut savaşa dahil olacak aşırı sağ, cihatçı ve sair terör örgütleri bünyesinde çeşitli saiklerle savaşan/savaşacak gönüllü yabancı savaşçılık fenomeni de gündeme getirmiştir ve bu artan bir şekilde devam edecektir.
Türkiye’den Ukrayna’ya savaşmaya gidecek müstakbel savaşçıların durumu muazzam bir polemik oluşturacaktır. Ukrayna-Rusya savaşına aşırı sağ yahut cihatçı Türk savaşçıların katılma ihtimali, istihbarat, ceza hukuku, uluslararası ilişkiler başta olmak üzere birçok alanda muazzam bir debi gündeme getirecek ve aynı Suriye İç Savaşı’nda olduğu gibi ileriki günlerde ilginç ceza dosyalarıyla karşılaşmak da imkân dahilinde olabilecektir.
Ortadoğu’ya, dünyaya ve insanlığa adaletin, huzurun, barışın gelmesi umuduyla…
05-03-2022
Av.Onur Güler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir