”Türkiye’nin İD’le mücadelesinde ters giden ne var?” başlıklı Al-Monitor Gazetesi haberinden;

 

”(…)Çok sayıda İD zanlısının avukatlığını üstlenen Onur Güler, Bursa, Ankara ve Samsun’da avukat olarak baktığı dosyalardan hareketle toplu operasyonlarla gözaltına alınanların yüzde 80’inin ifadesi alındıktan sonra sınır dışı edildiğini belirtiyor. Al-Monitor’a konuşan Güler sınır dışı etme saikiyle Suriyeli ve Iraklılara yönelik bolca operasyon düzenlendiğini fakat üç-beş sene önce Türkiye’ye geçtikten sonra istihbaratın radarına girmiş bazı İD unsurlarının da yakalandığını söylüyor. Güler Ankara’da bir yabancı zanlı ile Bursa’da İD’in infazcısı diye yakalanan Yusuf el Marhun’un durumunu İD’in ağına dokunulduğunun örneği olarak gösteriyor. Her iki zanlıyı da mahkemede temsil ettiğini anlatan Güler, “Böyle tekil örneklerde IŞİD zincirine dokunma kararlılığı bence var. Bunlar IŞİD ile mücadele görüntüsü vermek için yapılan kurgusal operasyonlar değil” diyor. Güler İD’le mücadele görüntüsünü güçlendirmeye yönelik çabanın ise özellikle iltisak, irtibat ve istihbarat kaynaklı şahıslara yönelik toplu gözaltı operasyonlarında görüldüğünü vurguluyor. Güler istihbaratın takibinde olmalarına rağmen dokunulmayan örgüt üyelerinin durumunu iki şekilde yorumluyor: “Birincisi istihbarat açısından daha geniş halkalara ulaşmak için kasıtlı olarak bekliyorlar. İkincisi bir göz yumma durumu var.” Güler “Enteresan dosyalar gördüm; yargı da güvenlik de bazen şaşırtıyor. Mesela IŞİD’e katılan militan eşlerinin hukuki durumu muazzam bir örnek: Çoğu delil yetersizliğinden beraat ediyor. Ama artık güvenlik riski arttığı için bence operasyonlar da arttı. Türkiye’deki yabancı ve Türk IŞİD grupları da dönüşüm geçiriyor” diye ekliyor. Güvenlik birimleri Suriye ve Irak’ta işledikleri suçlara bakmaksızın Türkiye’de aktif faaliyet içinde değillerse izlemekle yetiniyor tespitine ilişkin de Güler şunları söylüyor: “Yani böyle denebilir ama aksi çok örnek de var. Hatta yer yer çocuklara yönelik enteresan operasyonlar oldu. Üç ay önce Bursa’da 17 yaşında bir Suriyeli IŞİD üyeliğinden tutuklandı. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı. Dosyada Ceyş’ul Ahrar örgütünde yer aldığına dair fotoğraflar vardı. Bu örgüt, Türkiye’de terör örgütü olarak tanınmıyor. Beraat aldık. Bence aktif faaliyet içinde olmasalar da izlemeyi aşan adli süreçler işletiliyor. Bazen şaşırtıcı şekilde bu durum Suriyeli muhalifler için de söz konusu olabiliyor. Ama genel olarak IŞİD ile mücadele altında son dönemde biriken taşları toplama saiki yoğun olarak var. Güvenlik riskleri ortada; o yüzden son dönemde bence ipi sıkı tutmaya başladılar.” Güler, Türkiye’nin İD’in düşmanlığını üzerine çekmeme yaklaşımının sergilediği iddiasına katılsa da bu durumun son zamanlarda değişmeye başladığını düşünüyor. Güler bu konuda silahlı eylem hazırlığı içinde oldukları gerekçesiyle yakalanan Mahmud Özden Grubu üyelerinden edindiği izlenimi paylaşıyor: “Bence son dönemde o grupta risk olması açısından eylemsellik düzeyi yüksek. Buna benzer birçok grup var. Saldırı planları olmasa da önleyici operasyonlara maruz kalanlar da var. Hatta Balıkesir ve Bursa’da parasal yardımlar olarak ufak rakamlarda bile terörizmin finansmanı suçundan alınan çok kişiye denk geldim. Yani dosyalar çok büyük bir çeşitlilik içeriyor. Avukat Güler yerel mahkemeler, istinaf ve Yargıtay süreçlerindeki farklı değerlendirmelere de değiniyor. Bütünlüklü ve bilinçli bir yargı politikası olmadığını belirten Güler şu tespitleri paylaşıyor: Suriye’ye hiç gitmemiş ve ciddi örgütsel faaliyeti olmayan kişilere önleyici tutuklamalar yapılabiliyor. Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan yahut çok sert örgütsel-ideolojik kabuk taşımayan sanıklara tahliye ya da ceza indirimleriyle hoşgörülü bir yargı pratiği sergileniyor. Ağır ceza mahkemelerinde özellikle kadınlara karşı pozitif ayrımcılık yapılıyor ve çok sayıda beraat kararı çıkıyor. Suçu sabit olup da etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak tahliye olanlar var. Suriye’ye gidip gelmiş ve örgüt üyeliğinden altı yıl üç ay hapis cezası alıp üç yıl sekiz ay cezaevinde kalıp infazını tamamlayarak denetimli serbestlikle bırakılanlar var. Cezaevlerinden İD’den daha sert ideolojik dönüşümle çıkanlar oluyor. ”

Kaynak:
https://www.al-monitor.com/tr/originals/2021/07/has-turkey-changed-its-anti-islamic-state-strategy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir